Av. Zekiye Kuşgöz | Pasa
Av. Zekiye Kuşgöz, 1989 yılında Ankara’da dünyaya gelmiştir. İlk, orta ve lise öğrenimini Ankara’da tamamladıktan sonra 2013 yılında Atılım Üniversitesi Hukuk Fakültesinden mezun olmuştur.
2
archive,paged,author,author-pasa,author-2,paged-12,author-paged-12,ajax_fade,page_not_loaded,,qode-theme-ver-10.1.1,wpb-js-composer js-comp-ver-5.0.1,vc_responsive
 

Author: Pasa

Tebligat Kanunu'nun 10. maddesine eklenen ikinci fıkrasında gerçek kişilere yapılacak tebligatla ilgili olarak iki aşamalı bir yol benimsenmiştir. Muhatabın adresi takip alacaklısı (veya davacı) tarafından bildirilecek ve normal tebligat çıkarılacaktır. Bildirilen adresin muhatabın adres kayıt sistemindeki adresi veya başka bir adresi olması arasında fark bulunmamaktadır. Bildirilen adrese çıkarılan tebligatın bila tebliğ iade edilmesi halinde, tebligat, muhatabın adres kayıt sistemindeki yerleşim yeri adresine Tebligat Kanunu'nun 21/2. maddesine göre çıkarılacaktır. Tebligat Kanunu'nun 10/2 ve 21/2. maddelerini farklı şekilde yorumlayarak başka adresi bilinmediği gerekçesiyle muhatabın adres kayıt sistemindeki yerleşim yeri adresine doğrudan doğruya 21/2. maddeye göre tebligat çıkartılması doğru olmaz. ...

4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 194/1. maddesine göre, “Eşlerden biri, diğer eşin açık rızası bulunmadıkça, aile konutu ile ilgili kira sözleşmesini feshedemez, aile konutunu devredemez veya aile konutu üzerindeki hakları sınırlayamaz.” Bu madde hükmü ile aile konutu şerhi “konulmuş olmasa da” eşlerin birlikte yaşadıkları aile konutu üzerindeki fiil ehliyetleri sınırlandırılmıştır. Sınırlandırma, aile konutu şerhi konulduğu için değil, zaten var olduğu için getirilmiştir. Bu sebeple tapuya aile konutu şerhi verilmese bile o konut aile konutu özelliğini taşır. Zira dava konusu taşınmaz şerh konulmasa da aile konutudur. Eş söyleyişle şerh konulduğu için aile konutu olmamakla, aksine aile konutu olduğu için şerh konulabilmektedir. Bu nedenle aile konutu şerhi konulduğunda, konulan şerh “kurucu” değil “açıklayıcı” şerh özelliğini taşımaktadır. Anılan madde hükmü ile getirilen sınırlandırma, “emredici” niteliktedir. Dolayısıyla bu haktan önceden feragat edilemeyeceği gibi eşlerin anlaşmasıyla da ortadan kaldırılamaz ve açık rıza ancak “belirli olan” bir işlem için verilebilir....

II. Aile konutu MADDE 194 :''Eşlerden biri, diğer eşin açık rızası bulunmadıkça, aile konutu ile ilgili kira sözleşmesini feshedemez, aile konutunu devredemez veya aile konutu üzerindeki hakları sınırlayamaz. Rızayı sağlayamayan veya haklı bir sebep olmadan kendisine rıza verilmeyen eş, hakimin müdahalesini isteyebilir. Aile konutu olarak özgülenen taşınmaz malın maliki olmayan eş, tapu kütüğüne konutla ilgili gerekli şerhin verilmesini  “tapu müdürlüğünden” isteyebilir. Aile konutu eşlerden biri tarafından kira ile sağlanmışsa, sözleşmenin tarafı olmayan eş, kiralayana yapacağı bildirimle sözleşmenin tarafı haline gelir ve bildirimde bulunan eş diğeri ile müteselsilen sorumlu olur.''...

Çek esas itibariyle bir ödeme aracı olduğu için çekte vadeden farklı olarak kısa ibraz süreleri vardır. 1-Çek keşide edildiği yerde ödenecekse on gün, 2-Keşide edildiği yerden başka yerde ödenecekse bir ay içinde muhatap bankaya ibraz edilmelidir. 3-Ödeneceği yerden başka bir yerde keşide edilen çek, keşide yeri ile ödeme yeri aynı kıtada ise bir ay ve ayrı kıtalarda ise üç ay içinde muhataba ibraz edilmelidir.  TTK md. 814: 1-“Hamilin , cirantalarla, düzenleyen ve diğer çek borçlularına karşı sahip olduğu başvurma hakları, ibraz süresinin bitiminden itibaren üç yıl geçmekle zamanaşımına uğrar. 2- Çek borçlularından birinin diğerine karşı sahip olduğu başvurma hakları , bu çek borçlusunun çeki ödediği veya çekin dava yolu ile kendisine karşı ileri sürüldüğü tarihten itibaren üç yıl geçmekle zamanaşımına uğrar....

Mahkemece, "tarafların eşit kusurlu davranışlarıyla evlilik birliğinin temelinden sarsıldığı" kabul edilerek tarafların boşanmalarına karar verilmiş ise de; yapılan soruşturma ve toplanan delillerden; davacı kocanın birlik görevlerini yerine getirmediği, eşini uzun süreli olarak ailesinin yanına bıraktığı ve hastalığı ile ilgilenmediği, eşine "konuşma hakkın yok, seni sevmiyorum" diyerek duygusal şiddet uyguladığı, buna karşılık, davacı kadının da eşine beddua ettiği anlaşılmaktadır. Gerçekleşen bu durum karşısında boşanmaya neden olan olaylarda, davacı kocanın davalı kadına nazaran daha ziyade kusurlu olduğunun kabulü gerekir. Mahkemece bu yön nazara alınmadan tarafların eşit kusurlu olarak kabul edilmesi ve bu hatalı kusur belirlemesine bağlı olarak davacı kadının maddi-manevi tazminat (TMK.d.174/1-2) isteklerinin reddi doğru olmamıştır.  ...

Halen yürürlükte olan ve kıdem tazminatını düzenleyen 1475 sayılı İş Kanunu’nun 14. maddesinde “Bu Kanuna tabi işçilerin hizmet akitlerinin…” cümlesi ile iş sözleşmesinin belirli ya da belirsiz süreli olmasının kıdem tazminatına hak kazanma açısından önemli olmadığı belirtilmiştir. Burada önemli olan fesih iradesinin kim tarafından ortaya konulduğu ve kıdem tazminatına hak kazanma koşullarının gerçekleşip gerçekleşmediğidir. Örneğin belirli süreli iş sözleşmesini 4857 sayılı İş Kanunu’nun 24. maddesi uyarınca haklı nedenle fesheden işçi bir yıllık kıdem koşulu gerçekleştiği takdirde kıdem tazminatına hak kazanacaktır. Elbette kural olarak belirli süreli iş sözleşmesi kararlaştırılmış ve süre sonunda taraflardan herhangi biri fesih iradesini ortaya koymamış ise iş sözleşmesinin kendiliğinden sona ereceği açıktır. Ancak belirli süreli iş sözleşmesinin sona ermesinden önce taraflardan biri yenilememe iradesini ortaya koymuş ise burada yenilemeyen tarafın iradesine göre kıdem tazminatına hak kazanılıp kazanılamayacağı araştırılmalıdır. İşveren yenilememe iradesini göstermiş ve haklı nedene dayanmıyor ise bir yıllık kıdem koşulu gerçekleştiği takdirde kıdem tazminatı ödenmelidir....

İŞ MAHKEMELERİNDE ARABULUCULUK 7036 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu, 25.10.2017 tarihli Resmi Gazetede yayınlanarak yürürlüğe girmiştir. Özellikle zamanaşımı, kanun yollarına başvuru süresi ve zorunlu arabuluculuk konularında yeni düzenlemeler içeren kanun, yayınlandığı tarih itibari ile yürürlüğe girmiştir.  Ancak iş davalarında dava şartı olarak arabuluculuğa ilişkin 3, 11 ve 12. Maddelerinin yürürlük tarihi ise 01.01.2018 olarak belirlenmiştir. Kanun, aynı zamanda 6325 sy Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu’ nda da bir takım değişiklikler yapmıştır....

BU DURUMDA; DAVA DİLEKÇESİNİN DAVALIYA 31.05.2012 TARİHİNDE USULÜNE UYGUN BİR ŞEKİLDE TEBLİĞ EDİLMESİNDEN SONRA SÜRESİ İÇERİSİNDE CEVAP DİLEKÇESİ VERİLMEDİĞİNDEN SAVUNMANIN DAYANAĞI OLARAK SÜRESİNDE İLERİ SÜRÜLEN BİR DELİL (HMK. M. 129/1-E) BULUNMADIĞINDAN YEREL MAHKEMENİN DAVALIYA DELİL GÖSTERMESİ İÇİN SÜRE VERMESİNE YASAL OLARAK İMKÂN BULUNMADIĞININ KABULÜ GEREKİR. ...

Hükme esas alınan bilirkişi raporuna göre davalı olayda %25 oranında kusurludur. Mahkemece davalının sorumlu olacağı kabul edilen maddi tazminat miktarı, zorunlu trafik sigorta teminatı ve limiti içinde kaldığından, maddi tazminat talebi yönünden davalı B.A.Ş. hakkındaki davanın husumet nedeniyle reddine karar verilmesi gerekirken, yazılı olduğu biçimde ihtiyari mali mesuliyet sigorta şirketi olan davalının destek tazminatından sorumlu tutulması doğru görülmemiştir. ...