06 Ağu MAL PAYLAŞIMI DAVASI-KOOPERATİF- KATKI VE KATILMA PAYI ALACAĞININ HESAPLANMASI
Yargıtay Kararı – 8.HD, E. 2015/3568 K. 2016/11032 T. 22.6.2016
MAHKEMESİ :Aile Mahkemesi
… ile … aralarındaki mal rejiminden kaynaklanan alacak davasının reddine dair … Mahkemesi’nden verilen 26.09.2014 gün ve 174/699 sayılı hükmün Yargıtay’ca incelenmesi davacı vekili tarafından süresinde istenilmiş olmakla; dosya incelendi, gereği düşünüldü:
KARAR
Davacı … vekili, dava dilekçesinde belirtilen taşınmaz nedeniyle mal rejiminin tasfiyesi ile alacak isteğinde bulunmuştur.
Davalı … vekili, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, dava konusu taşınmaz edinilmiş mal niteliğinde olmadığından tasfiyesinin de olamayacağı, katkı payı alacağı yönünden davacının talep ve davası bulunmadığı, davalıya ait kişisel mal olduğundan değer artış payı da olamayacağı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmesi üzerine; hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Davacı vekili, dava dilekçesinin sonuç bölümünde “tasfiyeye konu malın … edinilmiş mallara katılma ile ilgili mal rejimine göre paylaştırılmasına”, 11.10.2012 tarihli yargılama oturumunda “iş bu davamız, evlilik birliği içinde edinilmiş mallardan… bulunan dairenin paylaşımına ilişkindir”, 26.09.2014 tarihli yargılama oturumunda ise “…bu malın elde edilmesinde davalı kadar müvekkilin de yarı yarıya payı vardır” demiştir. Diğer yandan ise, yargılamanın değişik aşamalarında davacının çalışması karşılığı elde ettiği geliri eşine vermek suretiyle dava konusu kooperatif dairesinin edinilmesine katkıda bulunduğunu ileri sürmüştür. 6100 sayılı HMK’nun 33.maddesine göre hukuki niteleme hakime aittir. İddianın ileri sürülüş şekline göre dava, değer artış payı alacağı ve artık değere katılma alacağı isteğine ilişkindir.
Değer artış payı alacağı; eşlerden birinin diğerine ait malın edinilmesine, iyileştirilmesine veya korunmasına hiç ya da uygun karşılık almaksızın esaslı katkıda bulunması durumunda, tasfiye sırasında bu malda meydana gelebilecek değer artışı için katkısı oranında sahip olduğu alacak hakkıdır(4721 sayılı TMK 227 m). Denkleştirme(TMK 230 m) hariç, tasfiyeye konu malvarlığında katkı tarihine göre değer kaybı söz konusu ise, katkının başlangıçtaki değeri esas alınır(TMK 227/1 m). Böyle bir malın daha önceden elden çıkarılmış olması halinde hakim, diğer eşe ödenecek alacağı hakkaniyete uygun olarak belirler(TMK 227/2 m). Değer artış payı alacağı talep edebilmek için, parasal ya da para ile ölçülebilen maddi veya hizmet değeriyle katkıda bulunulmalıdır.
Artık değere katılma alacağı ise; eklenecek değerlerden (TMK 229.m) ve denkleştirmeden (TMK 230.m) elde edilen miktarlar da dahil olmak üzere, eşin edinilmiş mallarının(TMK 219.m) toplam değerinden, bu mallara ilişkin borçlar çıktıktan sonra kalan artık değerin(TMK 231.m) yarısı üzerindeki diğer eşin alacak hakkıdır(TMK 236/1.m). Katılma alacağı Yasa’dan kaynaklanan bir hak olup, bu hakkı talep eden eşin gelirinin olmasına veya söz konusu mal varlığının edinilmesine, iyileştirilmesine ya da korunmasına katkıda bulunulmasına gerek yoktur.
Kooperatif ödemelerinin bir kısmının mal ayrılığı bir kısmının da edinilmiş mallara katılma rejiminin geçerli olduğu dönemlerde yapılmasında; mal ayrılığı dönemindeki ödemelere her bir eşin yaptığı katkı oranı, daha sonra geçerli olacak edinilmiş mallara katılma rejimine kişisel mal olarak geçeceği kabul edilmektedir.
Buna göre; mal ayrılığı rejiminin geçerli olduğu dönemde(01.01.2002 tarihine kadar) eşlerin kooperatif ödemelerine yaptıkları katkı oranı, 743 sayılı TKM, Borçlar Kanunu’nun genel hükümleri ile Yargıtay ve Dairemizce kabul edilen “katkı payı alacağı” hesaplama yöntemi göz önünde bulundurularak belirlenmelidir. Kişisel mal olarak kabul edilen bu katkı oranı, 01.01.2002 tarihinden sonra geçerli olacak edinilmiş mallara katılma rejimi kurallarına göre, hesap edilecek “değer artış payı ve artık değere katılma alacak” miktarlarının tespitinde gözetilecektir.
Bunun için, öncelikle iddia ve savunmalar doğrultusunda kooperatif üyeliğine ve ödemelere ilişkin belgeler, eşlerin katkıda kullandıklarını ileri sürdükleri malvarlıkları(miras, ziynet, bağış vs) ile mal ayrılığı dönemine ilişkin düzenli ve sürekli gelirlerine(maaş, gündelik, kar payı vs) ilişkin belgeler bulundukları yerlerden eksiksiz olarak getirtilerek uyuşmazlığın çözümünde göz önünde bulundurulmalıdır. İhtiyaç duyulması halinde, değer tespiti, belirleme ve hesaplamaların yapılabilmesi için konusunun uzmanı bilirkişi veya bilirkişilerden de yardım alınmalıdır.
Buna göre iddia ve savunma çerçevesinde toplanmış ve toplanacak delilleri göre yukarıda belirtilen ilke esaslar uyarınca karar verilmesi gerekirken talebin yanlış değerlendirilmesi sonucu yazılı gerekçe ile ret kararı verilmesi doğru olmamıştır.
SONUÇ: Davacı vekilinin temyiz itirazlarının bu nedenle kabulüyle hükmün 6100 sayılı HMK’nun Geçici 3. maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK’nun 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, taraflarca HUMK’nun 440/I maddesi gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine, 25,20 TL peşin harcın istek halinde temyiz eden davacıya iadesine,
22.06.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.