05 Eyl EMEKLİ MAAŞININ HACZİ VE YAPILAN KESİNTİLERİN İADESİ
Yargıtay 4. Hukuk Dairesi
Tarih : 01.12.2015
Esas No : 2015/8063
Karar No : 2015/13909
İstemin Özeti: Dava, itirazın iptali istemine ilişkindir. Mahkemece davanın kabulüne karar verilmiş; hüküm, davalı tarafından temyiz edilmiştir.
Davacı, davalı tarafından aleyhine başlatılan icra takibi kapsamında, emekli maaşına haciz konularak kesinti yapıldığını, haksız kesintinin iadesi için davalı hakkında başlattığı icra takibinin davalının itirazı üzerine durduğunu belirterek, itirazın iptali ile takibin devamına karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı, davanın reddedilmesi gerektiğini savunmuştur.
Mahkemece, 27.08.2014 tarihli bilirkişi raporu hükme esas alınarak; itirazın iptali ile takibin devamına ve davacı yararına icra inkar tazminatına hükmedilmiştir.
Karar: 2008 yılı Ekim Ayı başında yürürlüğe girmiş olan, 5510 sayılı Sosyal Güvenlik Kanunu’nun 5754 sayılı Yasa ile değişik 93. maddesinin ilk fıkrasının ikinci cümlesinde; “Gelir, aylık ve ödenekler, 88. maddeye göre takip ve tahsili gereken alacaklar ile nafaka borçları dışında haczedilemez.” hükmü düzenlenmiştir. İİK’nın 83/a maddesi gereğince, “İİK’nın 82 ve 83. maddelerinde yazılan mal ve hakların haczolunabileceğine dair önceden yapılan anlaşmalar muteber değildir” hükmüne karşın, 28.02.2009 tarihinde yürürlüğe giren 5838 sayılı Kanun’un 32. maddesi ile değişik 5510 sayılı SGK’nın 93/1. maddesine, “bu fıkraya göre haczi yasaklanan gelir, aylık ve ödeneklerin haczedilmesine ilişkin talepler, borçlunun muvafakatı bulunmaması halinde, icra müdürü tarafından reddedilir” ibaresi eklenmiştir. Yani, kural olarak borçlunun aldığı emekli maaşı üzerine yukarıda açıklanan yasal düzenlemeler karşısında haciz konulamaz.
Dosya incelendiğinde; davalı tarafından davacı aleyhine başlatılan icra takibi kapsamında, İcra Müdürlüğü’nün 20.09.2004 tarihli yazısı ile davacının emekli maaşından kesinti yapılmasının istendiği, sırası geldikten sonra 26.10.2006 tarihinden itibaren kesinti yapılmaya başlandığı, uzun bir süre kesinti yapıldıktan sonra, emekli maaşına haciz konulamayacağından bahisle davacı tarafından İcra Hukuk Mahkemesi nezdinde 03.07.2009 tarihinde şikayette bulunulduğu, davacının şikayeti haklı görülerek 11.10.2012 tarihinde haczin kaldırılmasına karar verildiği, icra müdürlüğü tarafından Kurum’a gönderilen 11.12.2012 tarihli yazı ile Aralık 2012 tarihi itibariyle kesinti işlemine son verildiği anlaşılmaktadır.
Somut olayda davacı, haciz ve ilk kesinti tarihinin üzerinden uzunca bir süre geçmesine rağmen maaşından kesinti yapılmasına açıkça karşı koymayarak zımni rıza göstermiştir. Ancak 03.07.2009 tarihinde İcra Hukuk Mahkemesine şikâyette bulunarak haciz ve kesinti işlemine karşı açıkça rıza göstermeme iradesini ortaya koymuştur. Bu hal ve şartlar altında, davacının geçmişe dönük yapılan kesintilerin iadesini istemesi Medeni Kanun’un 2. maddesindeki dürüstlük kuralına aykırılık teşkil eder. Şu halde, sadece şikâyet tarihinden sonra yapılan kesintiler yönünden itirazın iptaline karar verilmesi gerekirken, davacının zımni rıza gösterdiği dönemi de kapsayacak şekilde itirazın tümden iptali doğru değildir. Diğer yandan, davacının davalı hakkında başlattığı icra takip dosyasına sunulan “(…) İcra Dairesi 2007/3186 Dosyasındaki Reddiyatlar ve İlgili Harçlar Listesi” başlıklı tabloda, faiz başlangıç tarihi olarak reddiyat tarihlerinin esas alındığı görülmektedir. Mahkemece hükme esas alınan 27.08.2014 tarihli bilirkişi raporunda ise tahsilat tarihlerinden faiz hesaplanmıştır. Bu hesaplama, davacının talebini aşar niteliktedir.
Tüm bu hususlar birlikte değerlendirildiğinde mahkemece yapılacak iş, haczedilmezlik şikâyetinin tarihi olan 03.07.2009 tarihinden itibaren, kesintiye son verildiği Aralık 2012 tarihine kadar yapılan ödemeler ile bu ödemelere ait reddiyat tarihleri esas alınarak hesaplanacak işlemiş faizler yönünden itirazın iptaline ve takibin devamına karar vermektir. Yanılgılı gerekçe ile davanın kabulüne karar verilmiş olması usul ve Yasa’ya uygun görülmediğinden kararın bozulması gerekmiştir.
b) Mahkemece, icra takibindeki asıl alacak miktarı üzerinden davacı yararına % 20 icra inkar tazminatına hükmedilmiştir. Dosya kapsamına göre, alacağın başlangıçta belirli olmadığı, çözümünün yargılamayı gerektirdiği anlaşılmaktadır. Bu nedenle, likit bir alacaktan söz edilemez. Şu durumda, icra inkar tazminatına hükmedilmiş olması doğru değildir. Kararın açıklanan bu nedenle de bozulması gerekmiştir.
Somut olayda Asliye Ticaret Mahkemesine davasında tedbiren takibin durdurulması talebinin reddine karar verildiği anlaşılmaktadır.
O halde, mahkemece şikayetin kabulü gerekirken Denizli 5. Asliye Ceza Mahkemesi ve Denizli 3. Asliye Hukuk Mahkemesi’nde takip dayanağı senedin sahteliği ileri sürüldüğünden icra müdürlüğünce HMK. nun 209. maddesi uyarınca icra takibinin durdurulmasında usulsüzlük bulunmadığı gerekçesiyle şikayetin reddi yönünde hüküm tesisi isabetsizdir.
SONUÇ : Alacaklının temyiz itirazlarının kabulü ile mahkeme kararının yukarıda yazılı nedenlerle İİK’nun 366 ve HUMK’nun 428. maddeleri uyarınca ( BOZULMASINA ), peşin alınan harcın istek halinde iadesine, ilamın tebliğinden itibaren 10 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 21.04.2014 gününde oyçokluğuyla karar verild